19 Haziran 2018 Salı

''PSİKOLOJİK EĞİTİM - 1.AİLE''

Her şeyin berbat olduğu, sınav sisteminin, eğitim sisteminin, insanların hatta ve hatta bazı kitapların insanlara bir şeyler öğretmek, kazandırmak dışında gereksiz bilgilere yer verdiği bu dönemde psikolojim yerinde diyen insan neredeyse yok.
Olan varsa da tebrik ederim, kendini bütün bu yaşanan felaketin içinde izole etmiş demektir.
Öncelikle psikoloğa gitmekte hiç bir sorun yok hatta gerçekten kendinize yetemeyecek düzeydeyseniz, kendinize zarar vermeye başladıysanız gitmelisiniz fakat insan için en iyi psikolog yine kendisidir. Birinin sizi yönlendirmesine ihtiyacınız varsa gidersiniz, size akıl verir, yönlendirir bunu yapmak ise yine size kalan bir şeydir.
Ayrıca psikoloğa gidiyorsanız asıl sorumlu siz değil, sizi o hale getiren kişi-olay bundan sorumludur. Kim kendi isteğiyle depresyona girer ki? Kim göz göre göre ruhsal bunalıma sürükler kendini? Kimse.
Biri size bir şeyler yapmış, bir şeyler -kötü şeyler- yaşatmış olmalı ki siz hayat savaşınızı veremeyecek hale gelmiş olasınız.
Bu eğitimi kabaca 3'e ayırabiliriz.
1.AİLE
2.ARKADAŞLAR
3.KENDİNİZ
O halde 'Aile' ile başlayalım.

11 Haziran 2018 Pazartesi

''SEVGİ NEYDİ?''

Hayatımın bu duruma geleceğini bilsem, yine bunları yaşamayı seçerdim. Acı çeke çeke geldim bu zamana, acı çeke çeke öğrendim her şeyi. En derinlerime kadar hissettim, alkolle yumuşatmadım acılarımı ya da uykuya satmadım. Kafam dinç bir şekilde tek başıma yatağın içinde dizlerimi kendime çekip düşündüm, düşündükçe canım daha çok acıdı ama devam ettim. Düşünmemek için kendimi ordan oraya atmadım, başkalarının kollarında sokak sokak gezmedim, yaramı başkasının sevgisiyle kapatmadım aksine bana karşı olan bütün sevgileri uzaklaştırdım çünkü nefret, sevgiden daha gerçekçidir. Gün yüzündedir nefret, hissedersin, hissettirir kendini, nefes alışverişleri düzensizdir nefretin ama sevgi nefretten daha fazla can yakar. Tüm sevgini verirsin ve karşılık beklersin hatta bazen beklemezsin. Beklemezsin can yakar, beklersin karşılığını alamazsın yine can yakar.
Şimdi size bir şarkıyla o şarkıda geçen filmden bahsedeceğim. ''Kalben'' saygı duyduğum, samimiyeti arşa çıkmış kadın'ın ''Sonsuza kadar'' şarkısının başlangıcı: ''Falımdan bir bilet çıktı filmin adı: 'Al Yazmalı.'
Ben en başında bu bilette yazan filmi göremedim, filmin sonunda farkettim ki sonu çok zormuş.

Sevgi neydi? 
Ayrılıktı, emekti, dostluktu...
Sevgi; önce ben yerine, önce sen diyebilmek, kendinden önce onu, onun mutluluğunu düşünebilmektir. Onun yanında huzur duymak, güven duymak, her ne olursa olsun yanında olacağını seni seveceğini bilerek kendin olmaktır. 
Sevgi, sevdiğinin yüreğinin güzelliğine ve sevdasına inanmak, onu mutlu etmek, sevgilinin gözlerinde kaybolmak, bedeninde bir olmaktır. 
Sevgi; sadakat, vefa, bağlılıktır.
Sorumluluk, özveri, şefkattir. 
Sevgi, sevdiğine saygı duymak, varlığından gurur duymaktır.
Kahkaha kadar göz yaşında, sohbetler kadar sessizliğinde büyük bir zevkle paylaşmaktır 
Sevgi, anlayış, hoşgörü, sabırdır. 
Tutku, cesaret ve risktir.
Sevgi, bakmak, dokunmak ve söylemektir. 
Yaşatmak,yaşamak, göze almaktır. 
Sevgi umuttur, soluktur, hayattır... 
Bir bedende bütün olmak, birlikte çoğalmaktır.

Kısacası sevgi bütün duyguların bütünüdür, bütün acıların ise hem tedavisi hem de sebebidir. Size iyi gelip gelmeyeceğini bilemezsiniz, öylece seversiniz. Bazen sizi iyileştirir daha sonra etki etmemeye başlar ve sizi yavaş yavaş tüketir geriye haftalarca belki yıllarca geçmeyen izler bırakır.
Kolumdaki morluğa bakıyorum kaç hafta geçti, o hala geçmedi. Peki içimdeki acı? Dışımdaki geçer elbet, belki de hiç geçmez orada öylece kalır. Her baktığımda hayali bir morluk görürüm. Her sorana bir şeyler uydururum yine, gerçeği ne kadar haykırmak istesem de...
İşte böyle bir bela geldi yerle bir etti hayatımı. Ama değmedi, keşke değseydi, en azından değdi derdim. Çektiğim acıya değdi, ağladığım gecelere, yapayalnız yürüdüğüm sokaklara, tek başıma korkarak uyuduğum gecelere değdi deseydim.
Bana bir şeyler öğretirken benden bir çok şey aldı bu 1 yıl 8ay 8 gün, toplamda 617 gün...
Meğer kaderim yakın bi arkadaşın iki dudağı arasındaymış, sevdiğimin vicdanında değilmiş. Meğer bi barda tek tek harcanacakmış bu 617 gün, hiç tanışılmamış bir yabancının kollarında eriyip gidecekmiş.
Olsun bana da bi hikaye çıktı buradan. Hayat hikayemi oluşturdu bu yaşananlar, olumlu taraflarını görmeye çalıştım. Zaten normalden 10 yaş büyük olan yaşıma bir 10 yaş daha ekledi, kitaplara daha çok verdim kendimi, morluğumla ilgilendim her sabah ve her gece. Onunla konuştum, bana bu yaşadıklarımın ne denli acı verdiğini sen hatırlatıyorsun dedim. Sakın iyileşme! İyileşme ki seni her gün göreyim orada, her gün bana her ne olursa olsun uygulanan şiddeti göreyim.
Çünkü sevgi neydi?

Sevgi, sevdiğinin yüreğinin güzelliğine ve sevdasına inanmak, onu mutlu etmek, sevgilinin gözlerinde kaybolmak, bedeninde bir olmaktır. 
Sevgi; sadakat, vefa, bağlılıktır.
Sorumluluk, özveri, şefkattir. 

Seven insan mücadele eder, seven insan sevdiğinin saç teline zarar veremez, bir damla göz yaşı için her yeri ateşe verir. Basit klişeleşmiş cümleler bunlar değil mi? Ama nerede psikolojik şiddet varsa, nerede fiziksel şiddet varsa ortada bir seven bir de sevmeyen oluyor.
Ben, düşmanım bile ağlasa gidip sarılacak kadar şefkat barındırmayı destekliyorum. Ağlayan bir insan, yakınını kaybeden bir insan benim gözümde hiç bir kategoriye ayrılamaz. Sadece insandır ve ağlayacak, destek alacak bir omuza ihtiyacı vardır.
Yani sözün özü o ki; hayatınıza girecek insan, diğerlerinin sözlerinden çok kendi vicdanını dinleyen biri olmalı.
Arkadaşlarınız sizin besleyip büyüttüğünüz, sarıp sarmaladığınız aşktan bi haber 'Bırak kanka ya, başkası mı yok, şuna yaz, buna yürü!' diyebilir ama vicdanınız bundan rahatsız olmalıdır. Olmuyorsa insanlığınızı sorgulamanız gereklidir. Sorgulayıp sorgulamamak size kalmış mesele, benim vicdanım rahat, vicdanı rahat olmayanlar düşünsün.
Can yaktığın kadar yanarsın bu hayatta. Arkanda yaralayıp, öldürmeden bıraktıklarını düşün. Vicdanın rahat mı? Başını yastığa koyduğunda ben elimden geleni yaptım, ben hatalarımı hatalarımla çarpmadım, silmeye çalıştım diyebiliyor musun? Ailem yaptıklarımı bilse üzülür müydü? Babam anneme, benim davrandığım gibi davransa ne düşünürdüm? Ben iyi bir insan mıyım, ben insan mıyım?
Bu hayatta herkesin birbirine öğreteceği bir şey vardır, güzel olanları almak sana kalmış bir şey.
Oku, oku daha fazla oku. Kitaplardır en doğru bilgiyi veren. Ruhunu, bedenini besle fakat sağlıklı besle. Hasta etme.
Ve ''Güzel hayat isteyen, güzel insan biriktirsin.''*
Çok insan değil, bir kişi ama kaliteli bir kişiye binlercesi denk düşmez.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ben hayatımı kısa süreli cehenneme çeviren bu acı dolu yaşanmışlığımı yazacağım, ince ince işleyeceğim.
Yaparken utanmayan, başkalarının da bilmesinden utanmamalı. Herkesin, başkalarına ders olacak bir hayat hikayesi vardır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Müzik:

-Kalben - Sonsuza Kadar           https://www.youtube.com/watch?v=BoPSvGb9H6k

-Neyse - Siyah           https://www.youtube.com/watch?v=7BQby_KKRAU

-Ufuk Beydemir - Ay Tenli Kadın      https://www.youtube.com/watch?v=CI-mSNugAfM

Kitap:

-Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Stefan Zweig

-İnceleme için instagram:  readforyourbrain

*Cemal Süreya





Öne Çıkan Yayın

'ELALEM NE DER?'

Eminim sizin de annenizin, babanızın, akrabalarınızın sizin çok heveslendiğiniz bir şey için, sizi engellediği zamanlar olmuştur. Çünkü '...