9 Ocak 2018 Salı

''KAPI GİBİ DİPLOMAM VAR!''

Neden ben bu bölümü okumak zorundayım, neden para kazanmak için deli gibi çabalamalıyım? diye düşünüp duruyorum. Düşünmenin yanında bunların mecbur kıldığı sorumlulukları yerine getirmek için ordan oraya koşturuyorum. Sonuç ne mi? 4 tane dersten kalıyorum. Kendi suçum belki çok çalışmadım, hatta evet çalışmadım çünkü içimden gelmedi. Bunun sonucu da canımı fazlasıyla yakıyor. 'Ben aptal mıyım 4 ders bıraktım?' diye kendime yükleniyorum çünkü bizim ülkemizde zeki, akıllı insan notlarından anlaşılıyor. Ortalamam düşükse istediğim kadar becerikli olayım bi halta yaramıyorum. Ne kadar dürüst, çalışkan, sözünde duran, dakik biri olduğum önemsiz. Ortalamam iyi o zaman başarılıyım, kötüyse aptalın tekiyim! Not ortalaması yüksek olan kişilere soruyorlar mı 'Bir şey anlıyor musunuz?' diye. Hayır. Ezber yapıp geçiyorlar. Ben bir şeyler öğrenmek için çabalıyorum. Öyle kalıplaşmış şeyler de değil öğrenmek istedim. Benim istediğim her şeyin özünü öğrenmek, gerçekten ekonomiden anlamak. Tabi notlarım yerlerde olunca dersleri de bölümü de sevemiyorum. Bakkala giderken yolda yardım ettiğim teyzeden tutun, asansörde karşılaştığım komşuya kadar herkes derslerimi  soruyor. Direk 'Tıp okumuyorum' demeliyim bence. Bizim bölümler tırt, bir de ortalamamı duysalar bağırarak kaçacaklar. Hasta mıyım, iyi miyim önemsiz. 'Halim ne olacak?'
'Ne olacaksın kızım sen?' Her yerden ayrı bir baskı var, ben zaten bir şey olmak için çabalarken üstümdeki bu baskı beni daha da yoruyor. Sonra bu gençler neden bu kadar agresif. 'Neden bu kadar yorgun?'
 Bizim zamanımızda biz hem ev işi yapar, hem kardeşlerimize bakar, hem çalışır hem de gezerdik.
Ah be keşke sizin zamanınızda olsaydım,  ben bunların bin katını yapardım. Ders için sabah 8 de çıkıyorum akşam 5te bitiyor, hatta ek ders varsa akşam 8-9 bazen 10. Günün sonunda kafa mı kalıyor. 4-5 yıl okuyoruz peki ne için? İşşiz kalmak için. İşsiz kalmak için bölüm bitirmeye çalışıyoruz, tez yazıyoruz  haftalarca. Yıllarımızı veriyoruz derslere, hatta saçlarımızı ve en güzel yaşlarımızı. Ben yarın ölürsem ne olacak? Ne uğruna yaşamış olacağım? Bir daha gelmeyecek yaşlarımı heba ediyor olmak beni fazlasıyla üzüyor. Saçlarım yumak yumak dökülüyor artık. Sinir sistemim, sindirim sistemim, dolaşım/boşaltım sistemim her şeyim çökmüş durumda. Ruhum bi 80 yaşında var. İçimde bir şeyler çığlık atıyor, koşup zıplıyor fakat sonra bu düşünceler sarıyor beynimi.
20 yaşında gelecek kaygısı sardı. Belki 21. yaşımı bile göremiycem, kim bilir...
Yanlış bölüm, geçmiş zaman, yanlış üniversite, yanlış dersler... Doğrusu 'Tıp' olmalıydı, olmadı. Hoş Türkiyede derece yapsam da beni doğu da bir hastaneye atarlar, hasta yakını tarafından tartaklanır hatta belki öldürülürdüm. Onca yıllık emeklerim bir anda ellerimden kayıp giderdi. Hayatım kaçar giderdi.
Anlayacağınız iyi bir lise için çabalıyoruz, sonra iyi bir üniversite ve bölüm için daha sonra derslerimiz iyi olsun mezun olalım diye çabalıyoruz en iyi ihtimalle 6 ay işsiziz belki 1 yıl. Sonra okumuş, diplomalı bir genç olarak aylık çok az bir miktara çalıştırılıyoruz. Şansımız varsa yükseliyoruz ve daha fazla maaş için çabalıyoruz. Ne oldu 30-35 yaşına geldik. Bu da en iyi ihtimalle. 24-25 yaşında mezun olursak. Biz agresif olmayalım da kim olsun? Bu yaşta saç dökmeyelim de kim döksün?
Bu ülkenin gençlere ihtiyacı var, taze beyinlere ihtiyacı var. Bizi çürüttükten sonra bir anlamı kalmıyor. Umarım mezun olan her genç hakettiği yerlere ulaşır. Umarım torpille değil de kişiliğimizle, bizi biz yapan özelliklerle iyi yerlere geliriz.


2 yorum:

Öne Çıkan Yayın

'ELALEM NE DER?'

Eminim sizin de annenizin, babanızın, akrabalarınızın sizin çok heveslendiğiniz bir şey için, sizi engellediği zamanlar olmuştur. Çünkü '...